Yüzümde mimik oynamıyor. Sarp’ın iyi haberini bekliyorum. Minik oğlumun… Abimden nakledilen karaciğerin uyumu bir dertken beyinde oluşan ödem dermansız kalmasın inşallah.

Soranlara kurduğum cümleler de beni robotlaştırdı: Makineye bağlı solunum yapıyor. Uyutuyorlar. Yavaş yavaş uyandıracaklar. Yoğunbakım ünitesinde. … Hepsi, çok değil iki yıl önce, benim kendi kızım hakkında kurduğum cümlelerden…

Bizler hep umutlu kalmaya çalışsak da gerçekle yüzleşmek tatlı bir uykudan tokat yiyerek uyandırılmak gibi. Sapasağlam bir yavru bir anda tablonun ters dönmesiyle bilincini kaybediyor; yaşama tutunma savaşı veriyor. Bizler gülümseyerek her şey iyi olacak diye birbirimize umut vermeye çalışırken ne kadar gerçekçi davranabiliyoruz bilmiyorum. Beni ayakta tutan da bu umuttu. Zamanında. Sonra hepsi kül olup savruldu. Şimdi bir kabir toprağında gül oldu.

Sevmiyorum umudu. Yine de Allah’tan umudumu kesmiyorum. Endişeyle beklemektense umutla beklemek yeğdir. Allah annesine babasına bağışlasın. Amin.